5 Şubat 2021 Cuma

Nereye gidersen git, sen yine sensin.

Neydi arkadaşlık? Neydi özgür olmak?

Bakıyorum şimdi çevreme. Kim gerçekten arkadaşın? Kime güvenip her şeyini söyleyebiliyorsun, hiç çekinmeden. Ya bu da bir gün bu acımı alır da yüzüme vurur, en iyisi kendime saklayayım sırlarımı demeden.. Şimdi beni şöyle sanacak, böyle sanacak demeden.. Arkadaşlık biz küçükken miydi? 

Şu an kardeşim dediğim insanlar bile tatsız bir anı gibi damağıma yapışır oldu. Seni olduğun gibi kabul etmezler, kullanırlar, işlerine yaramazsan çöpe atarlar. Ama yine ihtiyaçları olursa çöpten çıkarırlar. 

Şimdi bir çocukluk arkadaşım var. 10 yaşından beri kopmadı bağımız. O Portekiz'de, ben ise Amerika'da. Aslında nasıl da kafamız uyuyormuş. İkimiz de doğduğumuz ülkeden kaçma peşinde. Hep yabancı ülkelere ve kültürlere özenerek geçen çocukluğumuz.

Onu seviyorum, konuşurken çok rahatım da, ama her şeyimi söyleyemiyorum. Ya anneme tüm bildiklerini anlatırsa? Artık annesinden sır saklayan çocuklarız çünkü. Öğrendik yalan söylemeyi. O söylemese bile, annesi anneme söyler diye, yine saklıyorum hayatımın gerçeklerini. 

Bir de nedir özgür olmak? Özgür müyüm kendimi gerçekleştirirken? Beni beğenirler mi, böyle kabul ederler mi? Hep bir kendi gerçekliğini saklama kafası..

Biliyor musunuz, yine de ben hayatımdan çok memnunum, bu tadı kaçmış ilişkilere rağmen.

 "Ateşböceği Yolu" dizisini buldum netflixte. En sevdiğim romanlardan biridir, diziye uyarlamışlar. Ordan aklıma geldi bu. Birbirlerinin her şeyini bilip yine de kabul eden iki zıt karakter ama müthiş bir bağ. 

Şimdi bugün evdeyim, dinleniyorum aldırmadan zamana.. Oh be.. Dünya varmış(!)