24 Temmuz 2023 Pazartesi

Barbara Oakley ve Pomodoro

 


Bu pomodoro denen çalışma tekniğini Barış Özcan'ın kanalında görür ve hep mesafeli davranırdım. Aman türlü türlü işler. Böyle gelmiş böyle gider. Bir de yeni çalışma tekniği mi deneyeceğim? Ne işe yarayacak ki.

Yine Barış Özcan'ın kanalında gördüğüm bir kitabın yazarı Barbara Oakley. Google 'da yapılan 1 saatlik bir konuşma. (Hem de ingilizce. Bu ara ingilizcem baya düzeldi. Hala gidecek yol var ama kendimle gurur duyuyorum. Dinlediklerimin yüzde 90 nını anlıyorum diyebilirim. ) Öğrenmeyi öğrenmek. Yani beynimizde öğrenme işlemi nasıl gerçekleşiyor? Anladığım o ki, üniversite yıllarında saatlerce kendini masaya zincirleyip bütün semestrın bilgilerini bir gecede kafaya atarak değil.

Odaklanma modu ve rahatlama modu oluyor beynimizde. Aslında gerçek öğrenmek rahatlama modunda gerçekleşiyor. Bu yüzden bir şeye 25 dakika odaklanıp 5 dakika rahatlamayı söyleyen Pomodoro Yöntemi tam da beynimizin istediğini öğrenmesine hizmet ediyor. 

Barbara Oakley ise ilkokulda, lisede matematiği ve fiziği kötü olan birisi. 26 yaşında trigonometri öğrenmeye başlıyor ve şuan bir üniversitede mühendislik fakültesinde profesör. Kitapları da var. Sadece öğrenmenin metodunu bilerek her şeyi öğrenmenin mümkün olduğunu söylüyor. Benim de kafama yattı. Fundamentals of Engineering(FE) sınavına bu şekilde hazırlanıyorum. 25 dk çalış 5 dakika dinlen. Henüz molalardan sonra direk odaklanmakta zorluk çekiyorum ama zamanla daha iyi olacağım.

Çalıştıklarını tekrar et. Kendini test et. Rahatlamana izin ver, bu da öğrenmenin bir parçası.Ara verdiğin için suçluluk duyma.

Herkese sevgiler. Açık beyinli günler.

Edischar

Işılda Beynim, Yeni Nöronsal Bağlar

 

Şimdi olduğum yerde, yapamadıklarından yine bin pişman bir Edischar.

Yeniden motive olma zamanı.

Nasıl nasıl yine bu kadar değerli olan zaman bomboş akıp gitti.. Aslında bomboş diyemem. Her gün hayatla igili felsefe yapıp kendini keşfetmeye devam. Lakin dışsal dünyaya öyle büyük bir mesafe koymuştum ki. Sanki yeni bir şey öğrenmek kendine ihanet etmek, Dışarı çıkıp bir müze gezmek gereksiz, ne de olsa ölmeyecek miyiz? Neden bu kadar dünya hırsı ve çaba..

Bir anda kendi beynimize sınırlar çizenin kendimiz olduğumuzu, limitleri koyanın biz olduğumu idrak ettim. Öyle durup dururken aklıma geçmişte okunan bir kitap geldi. Mümin Sekman - Limit Sizsiniz.

Evet tam da benim düşündüğüm şey, şu adam neler yapıyor bir bakayım derken bir video iki video, hemen anında uyanıverdim olaya. Meğersem nasılsa ölmeyecek miyiz, diyerek öğrenmeyi gelişmeyi sabote ediyormuşum. Beynim kilitlenmiş. Ve zaten içimde var olan o sıkıntılı durum da kendimi bu kadar kapatmışlıktan geliyormuş..

Bir anda bir aydınlanma oldu. Doğan Cüceloğlu, Barış Özcan kimi, neyi dinlemeye ihtiyacım varsa hepsi birer birer açıldı.

Montessoriye yönelmiştim. İnşaat mühendisi olduğum halde. Çünkü şimdi farkına varıyorum, ben mühendisliğe layık değilim, diye bir ses içimdeydi. Benim gibi bir salak mühendis olamazdı. Yaptığım binanın altında insanlar ölürdü. Nasıl nasıl bir kendine haksızlık... Ama biliyorum bu beni kıskanan insanlar tarafından beynime sokulmuş bir zehir idi. 

Bir anda ne kadar mühendislikten nefret ediyorsam, aynı derecede içime bir sevgi yayıldı. Ya mühendis olmayı denesem? Tekrar? Hem de Amerika'dayım... Fırsatlar fersah fersah... Hadi kızım yaparsın diyerek, mühendislik sınavına hazırlanmaya başladım. Tekrar türev, integral ne varsa çalışıyorum. Bütün 4 yıllık okulu tekrar edip sınava gireceğim ve mümkünse mühendisliğe devam edeceğim. Hem de bu sefer iyice sindirerek, anlayarak, yenilikler ve farklılıklar getirerek.

Bir yandan da beynimde bir açılma, bir açlık oluştu. Artık yeni şeyler öğrenip, yeni yerler gezme, bilinmez maceralara atılma vakti. Kitap okuma vakti. Beynimde bilinmeyen, gizli nöronları keşfetme ve yeni bağlar kurma vakti.

Çok heyecanlıyım. Yeniden öğrenme isteği ve macera isteği içimde hasıl oldu!

Gelecek hafta doğum günümde Chicago'ya gitmeye niyetlendik.

3 senedir Amerika'dayım ve kendimi eve kapattım. Sırf dış dünyadan korktuğum için. Şimdi Edischar'ın ışıldama vakti, büyüme, sorumluluk alma, keşfetme vakti.

Işıl ışıl beynim.

Edischar

Kendin Olma Zamanı

 


Vasat beyinler arasında vasatlaşan beyinler...

Her yerde konuşulur, illaki hayatımızın bir döneminde duymuşuzdur. Çocukken çok yaratıcı, meraklıydık sonra büyüdük ve sıkıcılaştık, yaratıcılığımızı yitirdik, herkes gibi olduk. Ölümü bekler olduk. Sıkıcı, monoton, dinazorlaşan bir beyin.

Bunun bana olmayacağına yemin etmiştim. Hatırlıyorum. Hayır ben sizden farklı olacağım. Kendimi sizin vasat beyinlerinizden koruyacağım. Her zaman öğreneceğim, araştıracağım, evet dünyayı gezeceğim. Bir sırt çantası, bir tren ya da bir karavan ile.. Sonra büyürsün ve bunlar sana saçma gelir. Çünkü sana saçma ve çocukca olduğu söylenir.

İşte şimdi tekrar farkına vardım. Kendimi sizin gibileştirmişim, ya da siz beni sizin gibileştirmişsiniz. Her ne ise. Kendimi eve kapatmış, yeni bir şey öğrenmeyen, bildiklerini tekrarlayan, konfor alanından çıkmayan biri haline gelmişim. Sanki çok büyük meret yetişkin gibi davranmak. Yetişkin demek sıkıcı ve rijit kuralları olan demek değil ki. Her şey bir kutuya sığdırılmış. Herkes bir kutuya sokulmak istiyor.

Mühendis misin, o zaman örgü örmeyeceksin, sanatsallıktan hoşlanmayacaksın, sadece matematik ve şantiye ile ilgili haberler okuyacaksın.

Entellektüel misin, sadece sanatsal müzik ve opera dinleyeceksin, her şeyi deneyeceksin yoksa entellektüel değilsindir.

Kısacası bir şey olacaksan o kutulara sığacaksın, kollarını, bacaklarını, fikirlerini, arzularını, kendini küçültecek ve onların koyduğu çerçevelere sığacaksın.

Hayır efendim öyle değil! Değil işte. Ben benim. Özgür, birtanecik, özgün, dünya aleminde sadece bir kere var olmuş ve benden bir kere daha tekerrür etmeyecek. O kadar değerli ve benzersiz...

O yüzden kutulara sığmadan yaşama zamanı. Aynı zamanda, anne, eş, mühendis, filozof, istediği müziği dinleyen, dindar, bazen kitap okuyan bazen yarıda bırakan, her çeşit yemeği deneyen, her kültürden her dinden arkadaş edinebilen ve kendini özgürce var eden biri olunabilir. Bu sayede varlık çoşkulu ve anlamlı bir şekilde yaşanabilir..

Her şey mümkün.

Edischar